YENİ BİR OKUL YARATIYORUM
Yapılandırmacı Öğretime Geçiş = Öğrenci Merkezli Öğretim (ÖME)
Yeni bir okul yaratma sözüne yüklediğim anlam; akademik anlamda çağdaş yöntemlerle donatılmış, Yapılandırmacı öğretimi yönetici ve öğretmen kadrosuyla içine sindirmiş, nitelikli verim almaya odaklanmış bir ekip okulu demektir.
1991-1992 eğitim ve öğretim
yılında Sınıf Geçme sisteminden vazgeçip Ders Geçme (Kredili Sistem)
sisteminin getirilmesi umutlarıma yelken oldu. Olumlu olumsuz herkes
farklı yorum yapıyordu. Ben ise bütün gücümle destekliyordum.
Nihayet gün geldi, okulda büyük hazırlıklar tamamlandı. Öğrencilerin
ders seçmesi, kendi programlarını oluşturması, en önemlisi de
dersine gireceği öğretmeni seçmesi gibi hazırlıklar herkesi mutlu
etti. Elimden geldiğince yardım ettim. Ancak birkaç hafta içinde
yelkenler indi, bütün hazırlıklar iptal edildi. Öğrenciler tekrar
eski sınıflarına yerleşti. Öğretmenler sınıf geçme sisteminde olduğu
gibi bir uygulamayla karşı karşıya kaldılar. Görünüşte kredili
sistem diye bir şey yoktu, oysa üst makamlara yazılan yazılarda
kredili sistemin başarıyla uygulandığı yazıyordu. Ders seçme,
öğretmen seçme, öğrenciye özgü program oluşturma yoktu. Sadece ölçme
ve değerlendirmede kredili sistem geçerliydi. Her dersin kredisi
vardı. Mezun olmak için alınması gereken kredi limitini tamamlamak
gerekiyordu. Özetlemek gerekirse, kredili sistem gerçek anlamda
uygulanmadı, uygulanıyormuş gibi yapıldı.
Yıllar sonra üzülerek yazıyorum, okulumuz bazında
kredili sistemin kaldırılması gerektiğine ilişkin okul raporunu
klavyeyi on parmakla kullanmamdan dolayı yazmak bana düşmüştü. Diğer
okullar da aynı durumdaydı. Nihayet öğretmenlerin oldukça olumlu ve
yararlı buldukları kredili ders geçme sistemi okul yöneticilerinin
olumsuz tavırları sonucu 1996 yılında yürürlükten kaldırıldı.
Ortaokullar liselerden ayrıldı, ilkokullara eklendi. Liselere giriş
sınavları ortaokul 8. Sınıflara aktarıldı.
Kredili ders geçme sistemi kaldırılıp tekrar
Sınıf Geçme sistemine dönülmesi iyi olmadı. Öğrenciler adına çok
üzüldüm.
Öğrenci merkezli öğretim modeli öğretim
programlarında zaten vardı, daha da önemsenmeye başlandı. Bu
durumdan yakınan yoktu. Öğrenci merkezli öğretim herkesin kulağına
hoş geliyordu. İnsanların mantığına da uygundu. Ancak bir tek ben
memnun değildim. Çünkü Öğrenci Merkezli Öğretim modeli Öğretmen
Merkezli Modelin doğasında vardı. Kısa adıyla ÖME olarak bilinen
Öğrenci Merkezli Öğretim modeli Soru-Cevap yöntemiyle sanki yepyeni
bir uygulamaymış gibi hayata geçti. Konular soru-cevap yöntemiyle
işlenecek, yazılı sınavlarda kısa cevaplı soruların sayısı
artırılacak, yanıt anahtarı ona göre düzenlenecek…
Hiç de memnun olmadığım bu yaptırımlar sonunda
öğrencilerine bir anket yaptırdım. Kendi okulumuzda ve komşu
okullarda yaklaşık altı yüz öğrenciye sorulan soru şuydu: Eğer yüzde
yüz burs verilse, hangi özel lisede okumak isterdiniz? Özel okul
listemiz yoktu, öğrenciler kendi bildikleri bir okulu
söyleyeceklerdi. Yabancı okullar ise kapsam dışıydı. Beş yüze yakın
öğrenciye sorulan bu soruya 73 öğrenci “Özel Sabancı Lisesi”, 66
öğrenci “Özel Koç Lisesi”, 49 öğrenci İSTEK okulları demişti.
Diğerleri daha azdı.
O gün de, bugün de Özel Sabancı Lisesi adında bir
okul yoktu. Öğrenci belleğinde yeri olan böyle bir okulun toplum
belleğinde de yeri vardır, düşüncesiyle Rahmetli iş adamı Sakıp
Sabancı’ya mektup yazmak istedim. Ancak bu mektup salt bir dilekten
ibaret olmasın istedim. Yaklaşık bir yıl tasarlama yaptım.
Yapılandırmacı öğretimi esas alan çok ayrıcalıklı bir okul olmasını
istiyordum. Adını “İyi Örnekler Lisesi” olarak belirledim. A’dan
Z’ye okulun bütün özelliklerini ayrı başlıklar halinde belirttim.
1997 Haziran ayında postaya verdim. Verdiği yanıtta “Henüz
gündemimizde lise açmayla ilgili bir madde yok. (…)” diyordu.
“Henüz” sözcüğünden hareketle her yıl haziran ayında aynı mektubu
tekrar tekrar gönderdim. O da hep aynı yanıtı veriyordu. Rahmetlinin
ölümüne kadar yazmayı sürdürdüm. Ölümünden iki yıl sonra da benzer
mektupları Sayın Güler Sabancı’ya yazmaya başladım. Onun yanıtları
da aynıydı. Farklı olarak her mektubun sonunda Sabancı Üniversitesi
Rektörü Tosun Terzioğlu ile görüşmemi öneriyordu. 2011 yılında
Ataşehir’de açmayı düşündükleri Metin Sabancı Bedensel Engelli
Meslek Lisesine koordinatör olarak davet edildim. TKKB’de bedensel
engellilerle ilgili bir öğretim programı olmadığı için açılma onayı
verilmedi. O günden sonra da artık okul isteğine dair mektup yazmaya
son verdim.
Bu olayı anlatmamın nedeni, İyi Örnekler Lisesini
oluşturmada, geliştirmede ve her yıl üzerine yenilikler eklemesinde
çok büyük payı var. Başlangıçta basit bir okul fikri iken zamanla
proje haline getirmeye çalıştım.
Yanılmıyorsam 2005 yılında İyi Örnekler Lisesi adını “Yeni Bir Okul
Yaratıyorum” olarak değiştirdim. Çünkü o yıllarda “iyi örnek…”
sözcükleri çok kullanılmaya başlandı. İyi Örnekler Lisesi adıyla
yeni bir okul açılma ihtimalinin zayıf olması, aynı zamanda kitap
olarak yayınlama düşüncesinden hareketle, “Yeni Bir Okul
Yaratıyorum” olarak değiştirmeyi daha uygun buldum.
Not_: Yeni Bir Okulun hayatı geçiş süreciyle ilgili ayrıntıları uygulayan bir eğitim kurumu örnek gösterilerek yapılacağından, burada tanıtmak amacıyla bazı temel bilgilerle yetinilmiştir.